Güncel
MÂLİK BİN NEBΒNİN FİKRÎ UYANIŞPROJESİNİ SÜRDÜREBİLMEK
İslam dünyasının son tökezleme döneminde ortaya çıkan problemleri derinden mütalaa ederek özgün fikirler ortaya koyan, yeni eserler kaleme alarak çözüm önerilerisunan önemli müslüman mütefekkirlerden biri de Mâlik Bin Nebî’dir.
Fethi Güngör
1. Bin Nebî hayatını İslam dünyasını sömürge durumuna düşüren sebepleri ve kurtuluş çarelerini tespit etmeye adamıştır.
2. Bin Nebî, Cezayir’deki Fransız sömürgeciliÄŸine karşı tavrı ve görüşleri sebebiyle Paris’te dışlanma ve hapis gibi çeÅŸitli sıkıntılara maruz kalmıştır.
3. Bin Nebî medeniyeti, bir topluma her ferdinin ilerlemesi için gerekli olan bütün unsurları sağlayan manevi ve maddiâmillerin tamamı olarak tanımlar.
4. Bin Nebî’nin “Kur’an Fenomeni” isimli eseri, Kur’an’ı doÄŸru anlamanın yöntemini ve bunun Müslümanlar için taşıdığı büyük önemi ortaya koymaktadır.
Ä°slam dünyasının son tökezleme döneminde ortaya çıkan problemleri derinden mütalaa ederek özgün fikirler ortaya koyan, yeni eserler kaleme alarak çözüm önerilerisunan önemli müslüman mütefekkirlerden biri de Mâlik Bin Nebî’dir. Cezayirli büyük düşünürün hayatını, eserlerini ve temel görüşlerini, Türkiye Diyanet Vakfı Ä°slam Ansiklopedisi’nin “Mâlik b. Nebî” maddesini esas alarak hatırlamakta, sorunlarımıza kalıcı çözümler oluÅŸturabilmek açısından yarar bulunmaktadır.
Meşakkatli İnsanlık Yolunu Vakarla Yürüyebilmek
28 Ocak 1905’te Cezayir’in Kostantîne kentinde doÄŸan, ilk ve orta öğrenimini bir Fransız okulunda tamamladıktan sonra tahsiline etmek için 1930 Eylülünde Fransa’ya giden Bin Nebî, DoÄŸu AraÅŸtırmaları Enstitüsü’nün giriÅŸ sınavına katılma baÅŸvurusu dinî ve siyasî sebeplerle geri çevrilince Elektrik MühendisliÄŸi Enstitüsü’ne girdi. Ä°htida ederek Hatice adını alan ve Fransa’da kaldığı yıllar boyunca kendisine büyük destek saÄŸlayan eÅŸiyle de bu sırada tanışıp evlendi. 1935’te elektrik mühendisi oldu. Paris’te Sorbon, Fransız Koleji ve DoÄŸu Dilleri Enstitüsü gibi akademik çevrelerden birçok araÅŸtırmacı ve fikir adamıyla tanıştı. Zamanının büyük kısmını felsefe, sosyoloji ve tarih çalışmalarına ayıran Mâlik Bin Nebî, Fransa’da öğrenim gören Arap ve müslüman gençlerin aksine kimliÄŸini kaybetmeden Fransa ÅŸartlarında kültür, medeniyet, yenileÅŸme, kalkınma, sömürgecilik ve bağımsızlık gibi konularda birikim sahibi olmaya çalıştı. Ayrıca Fransa’da yaÅŸayan Kuzey Afrikalı gençlerin sömürgeci yönetimlere karşı bilinçlenmesini saÄŸlamaya yönelik faaliyetlerde bulundu. Cezayirli işçileri eÄŸitmek üzere kurulan Cezayir Ä°slam Kültür Merkezi’nin müdürlüğünü yaptı.
Özellikle Cezayir’deki Fransız sömürgeciliÄŸine karşı tavrı ve görüşleri sebebiyle Paris’te çeÅŸitli sıkıntılarla karşılaÅŸtı. Elektrik mühendisi olmasına raÄŸmen Fransa’da kendisine iÅŸ verilmediÄŸi gibi Cezayir’deki babası da memuriyetten uzaklaÅŸtırıldı. II. Dünya Savaşı’nın baÅŸlaması üzerine Paris’te yaÅŸaması daha da zorlaşınca 1939’da Cezayir’e gittiyse de aynı yılın eylülünde geçim sıkıntısı yüzünden Fransa’ya dönmek zorunda kaldı. Almanlar’ın Paris’i iÅŸgali sırasında bazı mücadeleci gençlerle birlikte Paris’te Kuzey Afrika’nın kurtuluÅŸu için bir hareket oluÅŸturmaya çalıştı. 1944 yılında tutuklandı ve on ay kadar hapiste kaldı. Cezayir’de vuku bulan kanlı olaylardan sonra ikinci defa hapsedildi.
1956’da Fransa’dan ayrılan Mâlik Bin Nebî hac görevini ifa ettikten sonra Kahire’ye gitti. Burada Cemal Abdünnâsır’la görüştü. Çalışmalarını sürdürebilmesi için Mısır hükümeti kendisine maaÅŸ baÄŸladı. Kahire’de Arapça’sını ilerletti. Bir kültür merkezi haline gelen evinde gençlere Ä°slam dünyasının meseleleri ve bunların hal çareleriyle ilgili fikirlerini aktardı. Aynı amaçla Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Kuveyt’e giderek konferanslar verdi. Kahire’deki “Ä°slamKonferansı”nın danışmanlığını yaptı. Bir taraftan telif çalışmalarını sürdürürkenöbür taraftan daha önce Fransızca yazdığı eserleri Arapça’ya çevrildi. Böylece Arap dünyası onun fikirlerini tanımaya baÅŸladı. Cezayir’in istiklâlini kazanması üzerine 1963’te ülkesine dönen Mâlik Bin Nebî Cezayir Ãœniversitesi rektörlüğüne, ardından yüksek öğretim danışmanlığına atandı. 1967’de görevinden ayrılarak bütün vaktini ilmî ve fikrî çalışmalara ayıran büyük mütefekkir 31 Ekim 1973’te vefat etti (Murâd, 2003:513).
Tökezlemenin Sebebini Kavrayıp Medeniyetimizi Yeniden Ayağa Kaldırabilmek
Mâlik Bin Nebî üniversite öğrenciliÄŸi döneminden itibaren hayatını, Ä°slam dünyasının sömürge durumuna düşmesinin temel sebeplerini ve kurtuluÅŸ çarelerini tespit etmeye ve yazmaya adamıştır. Onun asıl konusu medeniyettir. Müslümanların meselelerini bir medeniyet meselesi olarak gören Mâlik Bin Nebî bir milletin insanlık gerçeÄŸini, medeniyeti kuran ve yıkan etkenleri doÄŸru kavramadıkça kendi medeniyet problemini aÅŸmasının da mümkün olmayacağını söyler. Medeniyet, bir topluma her ferdinin ilerlemesi için gerekli olan bütün unsurları saÄŸlayan manevi ve maddiâmillerin tamamıdır (Müşkiletu’l-Efkâr, s.50). DiÄŸer bir ifadeyle medeniyet bir topluma, fertlerinden her birinin çocukluÄŸundan yaÅŸlılığına kadar varlığının her aÅŸamasında ilerlemesi için gerekli desteÄŸi saÄŸlayan ahlâki ve maddi ÅŸartların toplamıdır (ÂfâkCezâiriyye, s.38). Böylece medeniyet, onu inÅŸa etmek isteyen milletin her gün ortaya koyduÄŸu gayretlerin neticesini oluÅŸturur. Mâlik Bin Nebî, medeniyetler arasında demir perdeler bulunmadığını belirterek Ä°slam ve Arap dünyasının kendi kimliÄŸini korumak ÅŸartıyla Batı medeniyetine açılmasının ve ondan bazı ÅŸeyler almasının zaruri olduÄŸunu ifade eder (Vichetu’l-Âlemi’l-Ä°slâmî, s.57-58). Kültür kavramını medeniyetten farklı gören Mâlik Bin Nebî, kültürün bilgiden ziyade davranışla ilgili olduÄŸunu ve ahlâk ilkesi, estetik zevk, pratik mantık, üretim (teknik yönelim) olmak üzere dört unsuru içerdiÄŸini belirtir. Ona göre kültürle toplum arasında güçlü bir baÄŸ vardır; o kadar ki kültürünü kaybeden millet tarihini de kaybeder (MuÅŸkiletu’s-Sekâfe, s.76).
Yönetim Tarzını BelirleyeninToplumsal Yapı Olduğunu Görebilmek
Siyasetintarzını toplumun zihniyet ve yaÅŸayışının bir ürünü olarak gören Mâlik Bin Nebî, toplumsal ortamın temiz ve özgür olması halinde yönetimin bu ortama yabancı unsurları topluma dayatamayacağını, ancak ortam sömürge olmaya elveriÅŸli ise yönetimin sömürgeci olmasının da kaçınılmaz olduÄŸunu, dolayısıyla sömürgeciliÄŸi yerleÅŸtirenin siyasetçilerdeÄŸil fertlerin bizzat kendileri olduÄŸunu savunur (Åžurûtu’n-Nahda, s.60). Ä°slam dünyasındaki dikta yönetimlerini tarihten gelen bozuk mirasın bir sonucu olarak gören ve kiÅŸileri kutsallaÅŸtırmanın Ä°slam ülkelerinde hâlâ devam ettiÄŸini belirten Mâlik Bin Nebî, Cemâleddîn-i Efgânî’nin önerdiÄŸi ÅŸekilde gelenekte bir ayıklamaya gitmenin ve mevcut düzeni geleneÄŸin yükünden kurtarmanın gerekli olduÄŸunu söyler (Åžurûtu’n-Nahda, s.57). Ayrıca dini de bütün ıslah ve uyanış faaliyetlerinin temeli olarak görür. Ona göre günümüz Müslümanları Kur’an’ı anlamada hem fıtrî hem ilmî zevki kaybettikleri için ondan gerektiÄŸi ÅŸekilde yararlanmaları mümkün deÄŸildir (Murâd, 2003:514).
Mâlik Bin Nebî, Ä°ntâcu’l-MüsteÅŸrikîn ve Eseruhûfi’l-Fikri’l-Ä°slâmî el-Hadîs adlı eserinde (s. 8-11 ve 186), Ä°slam’a ve müslümanlara haksız eleÅŸtiriler yönelten kötü niyetli ÅŸarkiyatçılar yanında ilmî hakikatlere saygısı olan, Ä°slam’ın ve Müslümanların bilime ve insanlığa katkısını ortaya koyan Joseph-ToussaintReinaud, Reinhart P.A. Dozy, J.J. Sedillot, Miguel A.Palacios gibi müsteÅŸriklerin de bulunduÄŸunu belirterek Müslümanların Batı medeniyeti karşısındaki kompleksini yenme çabalarında bunların da müspet payı olduÄŸunu ifade etmektedir (Murâd, 2003:514).
Mütefekkirlerin İzini Sürerek Fikrî UyanışımızıGerçekleştirebilmek
ÇaÄŸdaÅŸ müslüman düşüncesiiçerisinde önemli bir yere sahip olanMâlik Bin Nebî, Afgani ve Abduhçizgisine mensup bir düşünür olarak kabul edilebilir. Zira düşünür Ä°slam dünyasındaki ‘uyanış’ olgusunu Cemalettin Afgani ile baÅŸlatmakta ve birçok yazısında Abduh, Afgani ve ReÅŸid Rıza üçlüsünü hayırla yad etmektedir. Bu ekolün yaklaşımında ‘öze dönüş’ kavramı belirleyici bir konumdadır. Afgani ve Abduh’tanbu yana (Yusuf Akçura’dan Said Halim PaÅŸa’ya, Mehmet Âkif’ten Muhammed Ä°kbal’e varıncaya kadar) ‘uyanış’a taraftar olan tüm düşünürler ‘öz’eÄ°slam’ın temel deÄŸerlerine dönmenin ehemmiyetine vurgu yapmaktadır. Bu düşünce akımının bir diÄŸer vurgusunu da, Ä°slam dünyasının Batı karşısında uÄŸradığı yenilginin temel nedeninin Ä°slam’dan uzaklaÅŸmak olduÄŸu yargısı oluÅŸturmaktadır(Atalar, 2012:76).
Bin Nebî, sömürgecilere karşı verilecek mücadelenin ‘maddi’ alandan ziyade ‘fikir’ ve ‘ruh’ alanında olması gerektiÄŸini düşünmektedir ve bu baÄŸlamda ‘eÄŸitim’in son derece önemli olduÄŸuna inanmaktadır. EsasındaAbduh’a aitbu öneride çözüm zamana yayılmıştır. Bin Nebi, günlük pratik çözümler yerine ‘fikrîuyanış’ıdüşüncesinin merkezine oturtmuÅŸ ve bunun gerçekleÅŸmesi yönünde uÄŸraÅŸ vermiÅŸtir. Özetle, Bin Nebî düşüncesinde ‘fikir’ merkezdedir ve deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸtirecek olan da bu‘fikrî uyanış’tır.
Düşüncesinde ‘eÅŸya’yı deÄŸil ‘insan’ı merkeze alan Bin Nebî, medeniyeti ‘düşünce bakımından deÄŸiÅŸmiÅŸ insan’ın kurabileceÄŸini söylemektedir. Ona göre, fikrî deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸtirememiÅŸ bir kiÅŸi, canlı bir sosyolojik varlığın dinamik bir üyesi olamaz. Zira, topluma ‘ruh’ veren, ona dinamizm katan ÅŸey, esas itibarıyla, kiÅŸinin yaÅŸamış olduÄŸu fikrî dönüşümdür.Bu deÄŸiÅŸimi yaÅŸamamış birey ya da toplumlar, asla ‘medeni’ olamazlar. Nitekim, ilk Müslüman toplum olan Ashâb,maddi medeniyet kriterlerine vurulduÄŸunda ‘geliÅŸmemiÅŸ’ bir toplum olarak nitelenebilecek özelliklerine raÄŸmen,fikren dönüşüm geçirdikleri için dinamik bir bünyeye sahip olmuÅŸ ve çok kısa sürede maddi baÅŸarıyı da yakalamışlardı. Dolayısıyla, Bin Nebî’ye göre, sömürgecilere karşı maddi baÅŸarılar kazanılmasına raÄŸmen ‘sömürü olgusu’nun hâlâ devam ediyor olmasının ardında aynı neden yatmaktadır. Müslümanların ‘sömürülebilirlik’ vasfı devam ettiÄŸi için, sömürü de çeÅŸitli yol ve yöntemlerle varlığını sürdürebilmektedir. Bu sorunun asli çözümü, ‘sömürüye yatkınlığın’ ortadan kaldırılmasıdır. Bu ise, tıpkı Ashâb- KirâmörneÄŸinde olduÄŸu gibi, yeni bir ‘ruh’un inÅŸası, yani yeni bir ‘düşünsel dönüşüm’ ile mümkündür (Atalar, 2012:76).
Ä°sabetli TeÅŸhis İçin Mâlik Bin Nebî’ninEserlerinden Yararlanabilmek
Mâlik Bin Nebî, Fransız sömürgesinin dayattığı ‘BatılılaÅŸma’ olgusunun etkisiyle hayatının ilk dönemlerinde eserlerini Fransızca kaleme almış, ancak Kahire’de Arapça’sını ilerlettikten sonra çalışmalarını Arap diliyle yazmıştır. Sayısı otuzu bulan kitaplarından Türkçe’ye çevrilmiÅŸ olanlar-Türkiye’deki basım tarihi sırasına göre-ÅŸunlardır:
· Ä°slâm Davası (Ä°slam Dünyasına Bakış).Çev. Ergun Göze,Ä°stanbul 1967, 197 s. Keza, Muharrem Tan tarafından yeniden Türkçe’ye çevrilen eser 1992 yılında Ä°stanbul’da YöneliÅŸ Yayınları tarafından 200 s. halinde yayımlanmıştır.
· Ä°slâm ve Demokrasi.Çev. Ergun Göze, Ötüken Yayınevi, Ä°stanbul 1968, 64 s. Bu çeviri 1992 yılında BoÄŸaziçi Yayınları tarafından 45 s. halinde yeniden yayımlanmıştır.
· Kur’ân-ı Kerîm Mucizesi.Çev. Ergun Göze,Ä°stanbul 1969, Ankara 1991, 220 s. (Le PhénomèneCoranique adıyla 1946 yılındaParis’te basılan bu eser, Kur’an’ı doÄŸru anlamanın yöntemini ve bunun Müslümanlar için taşıdığı büyük önemi ortaya koymaktadır. Eserin AbdüssabûrŞâhin tarafından ez-Zâhiratu’l-Kurâniyyeadıyla Arapça’ya tercüme edilen nüshasının ilk basımı 1986 yılında Åžam’da gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Düşünürün bu çok kıymetli eseri Yusuf Kaplan tarafından Kur’an Fenomeni adıyla Türkçe’ye yeniden çevrilerek 2008 yılında Ä°stanbul’da Külliyat Yayınları tarafından 336 s. halinde yayımlanmıştır).
· Cezayir’de Ä°slam’a Yeniden DoÄŸuÅŸ. Çev. Ergun Göze, YaÄŸmur Yayınları, Ä°stanbul 1973. Bu eser 1992 yılında BoÄŸaziçi Yayınları’nca yeniden yayımlanmıştır.
· Ä°deolojik SavaÅŸ Ajanları ve Ä°slam Dünyası. Çev. Cemal KaraaÄŸaçlı, Fikir Yayınları, Ä°stanbul 1975, 93 s. (Eserin Cemal Aydıntarafından yapılan ikinci çevirisi 95 s. halinde 1997 yılında Ä°stanbul’da TimaÅŸYayınları’ndan çıkmıştır).
· Ekonomi Dünyasında Müslüman.Çev. Mehmet Keskin, Ä°stanbul 1976.
· Sömürge Ãœlkelerde Fikir Savaşı. Çev. Ä°lhan Kutluer, Ä°stanbul 1984.
· ÇaÄŸa Tanıklığım.Çev. Ä°brahim Aydın, Ä°stanbul 1987.(Fransızcası 1965, Arapçası 1984 yılında yayımlanan eserin Türkçe’ye ikinci çevirisi“Asrın Åžahidinin Hatıraları” adıyla Ergun Göze tarafından yapılmış ve 1991 yılında Ä°stanbul’da yayımlanmıştır).
· Ä°slam ve Demokrasi. Çev. Ergun Göze, BoÄŸaziçi Yayınları, Ä°stanbul 1992, 45 s.
· Ä°slam Dünyasında Fikir ve Put. Çev. Cemal Aydın, BoÄŸaziçi Yayınları, Ä°stanbul 1992, 167 s.
· Oryantalistlerin Eserleri ve Çağımız Ä°slam Dünyasına Etkisi. Çev. Cemal Aydın, Ä°stanbul 1997.
· SavaÅŸ Esintisi; Sömürünün GerçeÄŸi. Çev. Salih Özer, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 1997, 176 s.
· Kültür Sorunu ve Bir Toplumun DoÄŸuÅŸu. Çev. Salih Özer, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000, 175 s.
· Yüzyılın Tanıklığı. Çev. Muharrem Tan, Lale Kitabevi, Ä°stanbul 2005, 393 s. (Eserin Ä°brahim Aydın tarafından Türkçe’ye yapılan ilk çevirisi ÇaÄŸa Tanıklığım adıyla Ä°stanbul’da Bir Yayınları tarafından 1987 yılında 432 sayfa halinde yayımlanmıştı. Keza, Ergün Göze tarafındanAsrın Åžahidinin Hatıraları adıyla yapılan çevirisi BoÄŸaziçi Yayınları tarafından 1991 yılında Ä°stanbul’da 183 s. halinde yayımlanmıştı).
· Düşünceler. Çev. Muharrem Tan, Mana Yayınları, Ä°stanbul 2008, 268 s.
Kaynakça
· Murâd, Saîd. (2003).“MÂLÄ°K b. NEBÃŽ”maddesi,TDV Ä°slam Ansiklopedisi, Ä°stanbul 2003, 27/513-514.
· Atalar, M. KürÅŸad. (2012). “Malik Bin Nebi:ÇaÄŸa Tanıklık Eden Bir ‘Fikir Mücahidi’”. Umran dergisi, Ä°stanbul Ekim 2012, Sayı: 218, s.75-81.
Henüz yorum yapılmamış.